• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Kur'an İncelemeleri

 
Site Menüsü

49Kasas Suresi 76-82




Hatalı Çevrilen Ayetler


49Kasas Suresi 76-82


Hatalı Çeviri:
76. Karun, Musa'nın kavminden idi de, onlara karşı azgınlık etmişti. Biz ona öyle hazineler vermiştik ki, anahtarlarını güçlü-kuvvetli bir topluluk zor taşırdı. Kavmi ona şöyle demişti: Şımarma! Bil ki Allah şımarıkları sevmez.

77. Allah'ın sana verdiğinden (O'nun yolunda harcayarak) ahiret yurdunu iste; ama dünyadan da nasibini unutma. Allah sana ihsan ettiği gibi, sen de (insanlara) iyilik et. Yeryüzünde bozgunculuğu arzulama. Şüphesiz ki Allah, bozguncuları sevmez.

78. Karun ise: O (servet) bana ancak kendimdeki bilgi sayesinde verildi, demişti. Bilmiyor muydu ki Allah, kendinden önceki nesillerden, ondan daha güçlü, ondan daha çok taraftarı olan kimseleri helâk etmişti. Günahkârlardan günahları sorulmaz (Allah onların hepsini bilir).

79. Derken, Karun, ihtişamı içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını arzulayanlar: Keşke Karun'a verilenin benzeri bizim de olsaydı; doğrusu o çok şanslı! dediler.

80. Kendilerine ilim verilmiş olanlar ise şöyle dediler: Yazıklar olsun size! İman edip iyi işler yapanlara göre Allah'ın mükâfatı daha üstündür. Ona da ancak sabredenler kavuşabilir.

81. Nihayet biz, onu da, sarayını da yerin dibine geçirdik. Artık Allah'a karşı kendisine yardım edecek avanesi olmadığı gibi, o, kendini savunup kurtarabilecek kimselerden de değildi.

82. Daha dün onun yerinde olmayı isteyenler: Demek ki, Allah rızkı, kullarından dilediğine bol veriyor, dilediğine de az. Şayet Allah bize lütufta bulunmuş olmasaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi. Vay! Demek ki inkârcılar iflâh olmazmış! demeye başladılar.



Doğru Çeviri:
76,77Şüphesiz Karun, Mûsâ'nın toplumundan idi de, onlara karşı azgınlık etmişti. Biz ona öyle hazineler vermiştik ki, şüphesiz onun anahtarları güçlü kuvvetli bir topluluğa ağır gelirdi. Bir zaman toplumu ona demişti ki: “Şımarma! Şüphesiz ki Allah şımarıkları sevmez. Ve Allah'ın sana verdiği şeylerde âhiret yurdunu iste. Dünyadan da nasibini unutma! Allah'ın sana ihsan ettiği gibi, sen de ihsanda bulun. Ve yeryüzünde bozgunculuğu isteme. Şüphesiz ki Allah, bozguncuları sevmez.”

78Karun, “Bu servet, bana ancak kendimdeki bilgi sayesinde verildi” dedi. Bilmez miydi ki Allah, kendinden önceki nesillerden, ondan daha güçlü, ondan daha çok taraftarı, birikimi olan kimseleri kesinlikle değişime/yıkıma uğratmıştı. –Ve bu günahkârlar, diğerlerinin günahlarından sorumlu tutulmaz.–

79Derken Karun, süs, görkem içinde toplumunun karşısına çıktı. Dünya hayatını isteyen kimseler, “Keşke Karun'a verilen gibi bizim de olsaydı! Şüphesiz ki o Karun, çok büyük bir nasip sahibidir” dediler.

80Ve kendilerine bilgi verilmiş olan kimseler ise, “Yazıklar olsun size! İman eden ve sâlihi işleyen kimseler için Allah'ın vereceği ödül daha hayırlıdır. Ona da ancak sabredenler kavuşabilir” dediler.

81Sonunda Biz onu ve evini yere geçirdik. Artık Allah'ın astlarından kendisine yardım edecek bir taraftar da olmadı ve o, kendini savunup kurtarabilecek kimselerden de değildi.

82Ve daha dün onun yerinde olmayı isteyenler, “Demek ki Allah kullarından dilediğine rızkı genişletiyor ve ölçülendiriyor. Şâyet Allah bize armağan vermiş olmasaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi. Ve demek ki kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddedenler kendilerini kurtaramıyorlar” diyerek sabahladılar.



Hatırlanacak olursa, surenin 57-61. ayetlerinde Mekkeli müşriklerin dünya nimetlerini tercih ederek doğru yoldan çıktıkları belirtilmiş, akıllı insanın dünya kazançlarını değil de kalıcı ahiret kazançlarını tercih etmesi gerektiği yolunda uyarılar yapılmıştı. Bu uyarılara somut örnek teşkil edecek bir kıssanın anlatımı da konumuz olan bu ayet grubunda yapılmaktadır. Akıl sahiplerinin çok büyük ibretler alabileceği bu kıssanın baş aktörü, vurgunun, kapitalist zihniyetin sembolü olarak tanıtılan Karun’dur. İlk bakışta Karun ile ona muhatap olan iki grup insandan söz eden kıssa, pasajın içeriğine bakıldığında sadece o iki grubu değil, tüm zamanların servet düşkünlerini ve onlara imrenen akılsızları gözler önüne sermekte, ayrıca bu servet düşkünlerini ve onlara imrenen akılsızları uyaran bilgili ve bilinçli kişilerin bunu hangi sorumluluk bilinciyle yaptıklarını ortaya koymaktadır.

Kur’an’ın mesajından rahatsız olanlara bakıldığında, eski dönemlerde de olduğu gibi, bu kimselerin daima kendi kurdukları ekonomik ve sosyal düzenlerin alt üst olacağından korkan büyük sermayedarlar, tefeciler ve sömürgenler olduğu görülmektedir. Başka bir ifadeyle tarih, uluslararası ticaret, faiz ve sömürü ile Karunlaşmış kişilerle doludur. Bu kişiler, Hümeze suresinde de bildirildiği üzere, en akıllı işin servet kazanıp biriktirmek olduğuna inanan ve kendi bilgi ve becerisi sayesinde elde ettiğini zannettiği servetleriyle kendilerini zengin hisseden tağutlaşmış kimselerdir:

6-8Kesinlikle senin düşündüğün gibi değil! Dönüş Rabbine olmasına rağmen insan, kendisini yeterli gördüğünde, kesinlikle azar. [Alak/6-8]

Karun ismi Kur’an’da bu sureden başka iki surede (Ankebut/39, Mümin/23, 24) daha geçmektedir:

Yukarıdaki ayetlerden anlaşıldığına göre, Musa peygamber, Karun’a da elçi olarak gönderilmiştir. Bu, Karun’un Firavun’la işbirliği içinde olduğunu ve servetini İsrailoğulları aleyhine kullandığını göstermektedir. Yani Karun, kendi kavmine ihanet eden, İsrailoğullarına zulmeden Firavun’un destekçisi ve işbirlikçisi bir kimsedir; Firavun nezdindeki yerini de kendi halkına ihaneti ile kazanmıştır. Bir İsrailoğlu olan kapitalist Karun’un kazandığı mevki o kadar önemlidir ki, Firavun’un destekçisi ve yandaşı olan saray erkânının adı, onun adının yanında ikinci plânda kalmış, Firavun ve başrahibi Haman’dan sonra Musa peygamberin elçi olarak gönderildiği üçüncü önemli kişi olmuştur.

Kitab-ı Mukaddes’te Karun adı geçmez. Ancak Sayılar, Çıkış, Tarihler ve Tekvin bölümlerinde bahsi geçen "Korah" ile Karun’un ekseriyetle aynı kişi olduğu kabul edilir. Bu kişi ile ilgili, Kitab-ı Mukaddes’in Sayılar; 6. Bab’ında ayrıntılı bilgi mevcuttur.

Musa'yla Harun'un Soy Kütüğü

14- İsrailliler'in aile önderleri şunlardır: Yakup'un ilk oğlu Ruben'in oğulları: Hanok, Pallu, Hesron, Karmi. Ruben'in boyları bunlardır.
15- Şimon'un oğulları: Yemuel, Yamin, Ohat, Yakin, Sohar ve Kenanlı bir kadının oğlu Şaul; Şimon'un boyları bunlardır.
16- Kayıtlarına göre Levioğulları'nın adları şunlardır: Gerşon, Kehat, Merari. Levi yüz otuz yedi yıl yaşadı.
17- Gerşon'un oğulları boylarına göre şunlardır: Livni, Şimi.
18- Kehat'ın oğulları: Amram, Yishar, Hevron, Uzziel. Kehat yüz otuz üç yıl yaşadı.
19- Merari'nin oğulları: Mahli, Muşi. Kayıtlarına göre Levi boyları bunlardır.
20- Amram halası Yokevet'le evlendi. Yokevet ona Harun'la Musa'yı doğurdu. Amram yüz otuz yedi yıl yaşadı.
21- Yishar'ın oğulları:Korah, Nefeg, Zikri. [Çıkış; 6. Bab, 14- 21:]

Yahudi rivayetlerine göre Korah o kadar muazzam bir servete sahipti ki, Yahudi ansiklopedilerinde onun hazinelerinin anahtarlarını taşımak için üç yüz katıra ihtiyaç olduğu yazılıdır. [Jewish Encylopedia c: VII. sh. 556] Her ne kadar abartılı ise de, bu ifade Karun’un İsrail kaynaklarına göre de zamanının en zengin insanı olduğunu göstermektedir.

Karun’un zenginliği Kur’an’da sadece konumuz olan 79. ayetteki "Derken o [Karun], ziynet [ihtişam] içinde kavminin karşısına çıktı" cümlesiyle ifade edilmesine rağmen, insanlar bu "ziynet"in keyfiyeti hususunda muhtelif şeyler zikretmişlerdir. Şöyle ki: Onun kendi kavminin karşısına atıyla, katırıyla, altınıyla, gümüşüyle, yüzlerce sırmalı süvarisiyle, binlerce kölesiyle çıktığı tasvir edilmiştir. Karun’un kendi kavminin karşısına ziynetleriyle çıkmasının sebebi, bize göre, İsrailoğullarını kendisine özendirme amacı gütmesidir.

81. ayetteki "Sonunda Biz onu ve evini yere geçirdik" ifadesi, mecaz olarak, en sonunda onun maldan, mülkten, makamdan, mevkiden mahrum bırakıldığını, sefil ve perişan bir şekilde öldüğünü bildirmektedir. Bu ifade klâsik eserlerde hakikat manasına çekilmiş ve bu konuda birçok söylenti nakledilmiştir:

Rivayet edildiğine göre, Karun, Allah'ın Nebisi Hz. Musa [a.s]'ya eziyet eder, Hz. Musa [a.s] ise aralarındaki akrabalıktan ötürü ona müdara (sermaye verip iş ortaklığı) ederdi. Derken zekatla ilgili ilâhî emir geldi. Bunun üzerine Hz. Musa [a.s], Karun ile, her bin dinara karşılık bir dinar, her bin dirheme karşılık bir dirhem [zekat vermesi] üzere anlaştı. Karun bunun yekûnunu hesap edince, çok buldu. Dolayısıyla cimrileşti ve İsrailoğullarını toplayarak "Musa [a.s] mallarınızı almak istiyor" dedi. Onlar da: "Sen bizim efendimiz ve büyüğümüzsün, bize dilediğini emret [yapalım]" dediler. Karun, "Falanca günahkâr [zaniye] kadına rüşvet [para] verelim. Musa [a.s]'nın kendisiyle zina ettiğini söylesin. Böylece İsrailoğulları ondan vazgeçerler" dedi. Böylece o kadına altın bir tas dolusu altın verdiler. [Razi; el Mefatihu’l-Gayb]

İbn Abbâs ve Süddî'den bir rivayete göre; Kârûn, fahişe bir kadına Hz. Mûsâ Isrâiloğulları içinde durup onlara Allah'ın kitabını okurken, onların huzurunda Hz. Musa'yı susturması için bir miktar mal vermiş de kadın: Ey Mûsâ, sen bana şöyle şöyle yapmıştın, demişti. Topluluk içinde kadın bu sözleri Hz. Mûsâ [a.s.]ya söylediğinde o korkudan titremiş, kadına doğru gelip iki rek'at namaz kılmış, sonra: Denizi yaran, sizi Firavun'dan kurtaran, şöyle şöyle yapan Allah aşkına, seni bu söylediğine sevk edenin kim olduğunu bana haber vereceksin, demiş. Kadın: Mademki bana Allah aşkına dedin; o hâlde Karun sana bunları söylemem için şunları şunları verdi. Ben Allah'a istiğfar edip O'na tevbe ediyorum, dedi. İşte o zaman Hz. Mûsâ, Allah için secdeye kapandı ve Kârûn hakkında istekte bulundu. Allah Teâlâ Hz. Musa'ya vahyedip: Yeryüzüne, sana onun hakkında itaat etmesini emrettim, buyurdu. Hz. Mûsâ, yeryüzüne Karun'u ve evini yutmasını emretti de, öyle oldu.

Karun'un helâki hakkında, şöyle bir olay da anlatılıyor: Kârûn, [bir gün] zîneti içinde boz renkli katırlara binmiş olarak kavminin yanına çıkmıştı. Onun ve hizmetçilerinin üzerinde erguvan renkli [boyalı] elbiseler vardı. Bu maiyyeti içinde Allah'ın peygamberi Hz. Mûsâ [a.s.]’nın meclisine uğradı. Hz. Mûsâ çevresindekilere Allah'ın günlerini hatırlatıyordu. Karun'u görünce, Hz. Musa'nın çevresindekiler yüzlerini ona döndürerek debdebe ve ihtişamına bakmaya başladılar. Hz. Mûsâ [a.s.] Karun'u çağırıp: Seni bu yaptığına sevk eden nedir? diye sordu. Kârûn: Ey Mûsâ, şayet sen benden peygamberlikle üstün kılınmışsan, şüphesiz ki ben de sana dünya ile üstün kılındım. Dilersen çıkalım; sen bana, ben de sana beddua edeyim, dedi. Hz. Mûsâ ve Kârûn kavmi içinde çıktılar. Hz. Mûsâ: Sen mi duâ edeceksin, yoksa ben mi duâ edeyim? diye sordu, Kârûn: Hayır, ben duâ edeceğim, dedi. Kârûn duâ etti de onun duasına icabet olunmadı. Sonra Hz. Mûsâ: Duâ edeyim mi? diye sordu, Karun'un evet cevabı üzerine: Ey Allah'ım, yeryüzüne bugün bana itaat etmesini emret, dedi. Allah Teâlâ ona: Şüphesiz öylece yaptım, diye vahyetti. Hz. Mûsâ: Ey yeryüzü, onları al [yakalayıp içine al], dedi. Yeryüzü onları ayaklarına kadar içine aldı. Sonra: Onları al, dedi de topuklarına kadar, sonra dizlerine kadar içine aldı. Sonra Hz. Mûsâ: Onların hazînelerini ve mallarını getir, dedi. Yeryüzü, onların hazîne ve mallarını getirdi de onlara baktılar. Hz. Mûsâ eliyle işaret edip: Ey Lâvi oğulları, gidiniz! dedi. Yeryüzü onların üzerine kapandı. İbn Abbâs'tan rivayete göre; o, şöyle demiştir: Onlar yedinci kat yeryüzüne batırıldı. Katâde der ki: Bize anlatıldığına göre onlar, her gün bir adam boyu batırılmaktadır ve kıyamet gününe kadar da orada batmaya devam edeceklerdir. [İbni Kesir]*




*İşte Kuran, Kasas Suresi





Yorumlar - Yorum Yaz
Site Haritası
Takvim